30 Ocak 2013 Çarşamba

Tekrar etmekte fayda var

İmralı süreci başladığında bunun PKK’nin onayıyla başlayan bir süreç olduğunu ve önceden hazırlandığını söyledim. PKK’nin onayı olmadan Öcalan üzerinden yeni sürecin başlayamacağını, başlaması halindeyse sonuçsuz kalacağını belirttim. PKK bir strateji doğrultusunda süreci İmralı’ya odaklamaktadır, dolayısıyla Oslo sürecinde olduğu gibi yeni süreçte de Öcalan’ın arkasında duracaktır, dedim. Aradan bir ay kadar zaman geçti. İmralı’da başlayan sürecin PKK’yle yürütülen görüşmelerin sonucu olduğu anlaşıldı. Bunu KCK‘nin başkanı ve sözcüleri açıkladı. KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan geçen hafta, “bizimle bazı temaslar oldu” dedi. KCK Yürütme Konseyi Üyesi Zübeyir Aydar da, Kandil’in İmralı sürecinin içinde olduğunu belirtti ve Kürt tarafıyla “çözüme yönelik görüşmelerin devam ettiğini” söyledi. İmralı’da başlayan sürecin Oslo sürecinden farklı olamayacağın, görüşmelerin kaldığı yerden devam edeceğini de söyledim. PKK lideri Öcalan‘ın KCK‘yle, KCK’nin de Kürdistan, Türkiye ve diasporadaki Kürtlerle istişare ettikten sonra hazırlanan ‘yol haritası’ uygulanacaktır, bundan geri adım atılması söz konusu olmayacaktır, dedim. Hatırlayacaksınız; PKK lideri Öcalan’ın imzasını taşıyan ‘yol haritası’ 15 Ağustos 2009 açıklanmıştı.  Üç aşamalı haritaya göre önce çatışmasızlık ortamı kalıcı olarak ilan edilecektir. Ardından hükümet bazı hukuki düzenlemelere gidecektir. Buna bağlı olarak güçler sınır dışına çekilecektir. Üçüncü ve son aşamada ise ‘anayasal çözüm‘ devreye girecektir. Anayasal çözümden kasıtın ‘anadilde eğitim ve özerklik‘ olduğu bilinmektedir. Başka türlüsü zaten söz konusu olamazdı ancak, İmralı süreci başladıktan sonra yandaş medya, ‘Öcalan şundan, bundan vazgeçti‘ deyince ve psikolojik savaşa ağırlık verince KCK konuya açıklık getirdi. Zübeyir Aydar, “İmralı’da Başkan Apo‘yla yapılan görüşmeler önceki görüşmelerde belirlenen çerçevede yapılmaktadır” dedi. Belki öncelikler değişebilir ancak, ‘yol haritasının‘ özü değişmeyecektir. Aydar’ın deyimiyle “İmralı’da ve başka bir yerde devam eden görüşmeler” bu zeminde sürdürülecektir. İmralı süreciyle birlikte gerçekleşen Paris Suikasti’ne gelecek olursak; 9 Ocak’ta Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez’in katledildiği suikastin arkasındaki güçlerin ve amaçlarının da netleşmesi gerekiyor. Paris Suikasti yapıldığında bu; “ya Ortadoğu’da dengelerin değişmesinden rahatsız olan dış güçlerin ya da olası bir çözümün Türkiye’nin idari ve iç siyasi dengelerinde yaratacağı değişimlere karşı olan iç güçlerin işidir” dedim. Suikast aydınlatılmadan sürecin ilerleyemeyeceğini, devleti ve hükümetiyle Türkiye’nin işin içinde olduğunun anlaşılması halindeyse herşeyin tersine döneceğini belirttim. Aradan bir ay geçmeden suikastin arkasında derin Ankara’nın olduğu öğrenildi. Katliam zanlısı Ömer Güney’in derin Ankara’yla iş tuttuğu anlaşılıyor. Hükümetin direktifiyle kurulduğu söylenen ‘özel büronun‘ şimdi Güney’in Ankara bağlantılarını araştırdığı söyleniyor. Suikaste rağmen görüşmelerin kesilmemiş olmasının nedeni de aslında burada aramak gerekiyor. Zira PKK, bir ihtimal olarak ‘hükümeti aşan güçler de olabilir‘ tespitini yapıyor. KCK Yürütme Konseyi Başkanı Karayılan, geçen haftaki söyleşisinde “ya hükümet ya da onu aşan güçler yaptı“ diyor. Tabii, Ömer Güney’in bütün yolları Ankara’ya çıktığına göre bundan sonrasının hükümetin sorumluluğunda olduğunu söylemek gerekiyor. Elbette hükümetin sürdürdüğü sinsi ve takkiyeci siyaset güven vermiyor. Ancak suikasti aydınlatmaması halinde organize etti algısı daha da güçlenecektir. Bu da her aşamada çözüme giden yolu dinamitleyecektir. Dolayısıyla bundan kaçmak ve suikasti ört bas etmek mümkün değildir. Öte yandan Kaç gündür egemen medyada PKK’nin ‘sınır dışına‘ çekileceği ya da ‘silah bırakacağı‘ tartışmaları yapılıyor. Zübeyir Aydar, “güçlerin sınır dışına çekilebilmesi için örgütün Öcalan’la yüz yüze görüşmesi gerektiğini” söylüyor. Olur olmaz mı ayrı konu ama, önce karşılıklı ateşkes, sonra yasal düzenlemeler, ardından da geri çekilme olacağının açıklandığı ‘yol haritası‘ esas alınacağa benziyor. Geri çekilme ayrıca Türkiye‘nin Suriye Kürdistanı’nı tanıması halinde gündeme gelebilecektir. Fakat Türkiye PYD’yle masaya oturmak için YPG‘nin Qamişlo’yu boşaltılmasını şart koşuyor. Bunu da PYD kabul etmiyor. Serêkaniyê çatışmalarına bir de bu açıdan bakmak gerekiyor. Son olarak: Oslo sürecinde olduğu gibi İmralı sürecinde de Kürtlerin kuzeyi güneyi- batısı doğusuyla hep birlikte hareket etmeleri gerekmektedir. KDP ve YNK’nin Batı Kürdistan siyasetinin İmralı süreciyle birlikte değişmeye başlaması önemlidir ancak yetmemektedir. Birlik daha da güçlendirilmeli, Rojava’ya her türlü destek verilmeldir. Ayrıca Ulusal Konferansı’n toplanması da daha fazla ertelenmemelidir. Bunları bu hafta tekrar edeyim istedim.
Günay Aslan