24 Mayıs 2012 Perşembe

LAMİ CİMİ YOK ROBORSKİNİN HESABINI VERECEKSİNİZ. KASIM ENGİN

LAMİ CİMİ YOK ROBORSKİNİN HESABINI VERECEKSİNİZ.    
   Saygın bazı yazarlarında sıkça belirttiği gibi lafı uzatmanın hiçbir anlamı yoktur. Doğrudan, dolaysız sorular sormak en doğru yöntemdir. Roborski’de katledilen 34 Kürt gencinin katledilmesinin talimatını kim verdi? Bu katliamda sorumlu kim? Emir kimden? Vurun diyen kim? “BBG’lerde” izleyipte ardından 34 çocuğun katledilmesinin yolunu açan ve düğmeye basıpta öldürün diyen kim? Dediğimiz gibi Türkiye’de çok soru sormaya gerek yoktur. Sorulması gerekli olan birkaç sorudan bir tanesi Roborski’de 34 insanı katledenin ya da katledenlerin kim ve kimler olduğu sorusudur. Aylardır sürüpte bir türlü neden bitmeyen bir soruşturma sürdürülüyor? Soruları sormaya devam edelim: Neyi araştırıyorsunuz? Kimi sorguluyorsunuz? Netleşmeyen nedir? Daha saklı gizli olan kalmış mıdır? Ya da başka bir şekilde soruları soralım: Neden soruşturma bitmiyor? Soruşturmanın sonuçlanmasını engelleyen kimdir ya da kimlerdir? Kim bilgi vermiyor ya da vermek istemiyor? Kim neden bu olayın faillerinin bulunmasından kaygı duyuyor? Gerçekten birilerine mi dokunacak bu soruşturma? Birilerinin “kellesi” mi gidecek? Fatura çok mu yukarılara mı kesilecek? Korku bu mu? Eğer korku buysa korkulmasına gerek yoktur. Çünkü Roborski katliamın talimatını veren bizatihi Başbakan Erdoğan’dır. Uygulayan ise Kimyasal Necdet Özel ve de şürekasıdır. Yurt dışı bir operasyon yapılmıştır. Yurtdışı operasyon ise Genelkurmay’ın onayıyla yapılacak bir operasyondur. Ancak yurtdışı operasyonuna onay verecek tek kişi ise Başbakan Erdoğan’dır. Evet, soruları tekrar soralım: Roborski katliamının açığa çıkmasından çok mu korkuyorsunuz? Çok mu telaşlısınız? Çok mu gerginsiniz? Etrafa Başbakan Erdoğan’ın bu kadar saldırmasının altında yatan tek gerçek bu mudur? Hiç şüphe yoktur ki tek gerçek Roborski katliamı olamaz. Böyle olsa katliamın yapıldığı günün hemen ertesinde “Bu yapılan çalışmalar, gösterdikleri hassasiyet sebebiyle gerek Genelkurmay Başkanıma, gerek bölgede hizmet veren komuta kademesinin hepsine, bu konudaki hassasiyetleri sebebiyle de şahsım, milletim adına teşekkür ediyorum” der miydi? Herhalde böyle olsaydı suçu işlemiş olanlarla bu kadar ortaklaşmayı ve onları savunmayı üstlenmezdi. Böyle olmadığı kesindir. Peki, neden Başbakan Erdoğan bu kadar saldırgan, şiddet heveslisi olmuştur? Neden bu kadar kendisine gelen eleştirilere bu denli saldırgan cevaplar vererek adeta etrafına bir savunma kalkanı oluşturmaktadır? Evet, saldırganlığının, kendisini savunmasının esas nedeni açıktır: Başbakan Erdoğan Roborski katliamıyla Lahey mahkemesinin önüne çıkarılacaktır. Çünkü Roborski katliamının talimatını veren bizatihi Erdoğan’dır. Uygulayan ya da uygulatan ise Kimyasal Necdet Özel’dir. Evet, Erdoğan’ın gideceği yer uluslar arası adalet divanı yani Lahey’dir. Ve biz Kürtlerin Lahey’de Erdoğan’ı bekleyeceğimizi Başbakan Erdoğan ve cümle cemaat tüm yandaşları, siyasetçileri, askerleri, polisleri ve hatta polisçik basını da bilsin. Lamı cimi yok, Roborski’nin hesabını vereceksiniz.         
        KASIM ENGİN 

22 Mayıs 2012 Salı

Türk-İslam Sentezi ve Kürt Sorunu

Araplar, Türkler ve Farslar İslamı her zaman, kendi milli çıkarları doğrultusunda kullanmışlardır. İslamın korunması, geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması değil, kendi milli çıkarlarının korunması ve geliştirilmesi, İslamın bu çerçevede kullanılması birinci planda tutulmuştur. İslamı koruyan ve geliştiren, kendi milli çıkarlarına araç etmeyen tek halk, tek millet kanımca Kürdlerdir.

Fethullah Gülen hareketi dinsel görünümlü bir Türk milliyetçiliği hareketidir. Fethullahçılığın temel amacı Türk milliyetçiliğini korumak, geliştirmek, yükseltmektir. İslamı korumak ve geliştirmek daha sonra gelmektedir.

Bir Türk’ün Türk milliyetçisi olması, Türk dilini, Türk yurdunu sevmesi, dünyada Türklüğü koruma ve geliştirme duyguları ve düşünceleri içinde olması doğal bir durumdur. Ama, Türk milliyetçiliğinin, başka halkların milli haklarının kullanılmasını engelleme doğrultusunda kullanılması sorun yaratan bir durum ortaya koymaktadır. Bu yazıda bu durum irdelenmeye çalışılacaktır.

Bugün, Türkiye’nin en önemli sorunu Kürd sorunudur. İç politikayı da dış politikayı da belirleyen sorun Kürd sorunudur. Kürd sorunu geçmişte de belirleyici bir sorundu. Fakat o zamanlar bu durum ifade edilmiyordu. Günümüzde artık, devlet ve hükümet yetkilileri de bu durumu açıkça ifade ediyor. Kürdler de milli hareketin artık önlenemez, durdurulamaz bir aşamaya gelmiş olmasından dolayı, devlet ve hükümet de böyle bir söylem geliştirme gereğini duymaktadır.

Devletin ve hükümetin Kürd sorunu bağlamında en önemli politikası asimilasyondur. İttihat ve Terakki’den beri en önemli politika asimilasyondur. Kürdleri Türklüğe asimile etmek, Türk Devleti’nin, Türkiye Cumhuriyeti’nin genlerine işleyen bir politikadır. Bu, İttihat ve Terakki’den beri tasarlanan, uygulanan bir politikadır. Cumhuriyet’ten beri bu politika daha kararlı ve sistematik bir şekilde uygulanmaktadır. Kürdlerin Türklüğe asimilasyonu, Türk milliyetçiliğinin vazgeçilmez bir amacı olmuştur.

Son bir- iki yıldır, Gülen Hareketi’nin de belirli bir Kürd açılımı yaşadığı gözlenmektedir. Artık, Kürd halkı ve Kürd dili inkâr edilememektedir .Ama, bireysel hakların dışında kolektif haklar da tanınmamaktadır. Kürdlerin asimilasyonu sürecinde devlet ve hükümet politikaları yönünde yer alması, Gülen Hareketi’ni belirleyen önemli bir boyuttur. Belirli bir açılım vardır ama bu temel boyut değişmemektedir. Asimilasyonu devam ettiren, ilerleten, Kürdçe eğitimin, Kürdçe mecburi eğitimin olmamasıdır.

Resmi ideoloji başta Türk milliyetçiliğini korumayı, geliştirmeyi amaçlamaktadır. Din, İslam, bu anlayışı güçlendiren, en temel ayak olarak değerlendirilmektedir. Türk-İslam Sentezi bu anlayış çerçevesinde oluşmaktadır.

Kürdler’in Türklüğe asimilasyonu konusunda, devletin yanında yer alan, devlet politikalarını destekleyen, teşvik eden, Türk milliyetçiliği yanında yer alan grupların başında, Fethullahçı hareket yer almaktadır. Kürdler’in Türklüğe asimilasyonu konusunda, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği ile, Atatürkçü Düşünce Derneği ile Fethullah Gülen hareketi arasında hiçbir fark yoktur. Bütün bu grupla Türk milliyetçiliği anlayışı doğrultusunda hareket etmektedirler. Bunun, Kürdler’in milli hakların yaşama geçmesini engelleme, asimilasyonu sürdürme gibi bir anlamı da vardır.

Dinsel duyguları, dinsel kurumları geliştirerek Kürdleri oyalama, asimilasyonu bu yolla gerçekleştirme, devletin önemli bir politikasıdır. Kürd bölgelerinde, Kur’an kurslarının, İmam-Hatip Okulları’nın, medrese benzeri kurumların yaygınlaştırılması bu anlayışı bir gereği olarak yaşam bulmaktadır.

Bediüzzaman Said-i Kürdi

Gülen Hareketi’nin, Bediüzzaman Said-i Kürdi’nin, eserlerine, düşüncesine, yaklaşım tarzının incelenmesi ufuk açıcı olacaktır. Türkiye’de Nurculuk akımı, Bediüzzaman Said-i Kürdi’nin düşüncelerine, Risale-i Nur kitaplarına göre oluşmaktadır. Ama Türk Nurcular Said-i Kürdi’nin düşüncelerini tahrif etmekten çekinmemektedir. Türk Nurcular, Said-i Kürdi’nin özellikle Kürd toplumuna ilişkin düşüncelerini ya sansür etmekte veya tahrif etmektedirler. Bediüzzaman Said-i Kürdi’nin kitapları yayımlanırken, Kürdlere ilişkin yazılar, yazılardaki bölümler ya sansür edilmekte veya tahrif edilmektedir.

Bu tutum üzerine, Kürd Nurcular, Said-i Kürdi’nin yazılarını kitaplarını olduğu gibi basma gereğini duymuşlardır. 1990 da Tenvir Neiriyat, Med-Zehra Yayıncılık’ da, İçtimai Reçeteler adı altında iki ciltlik bir kitap yayımlamıştır. Aynı kitap, 2004 yılında, biraz daha genişletilerek, Zehra Yayıncılık tarafından, tek cilt olarak İçtimai Dersler adı altında yeniden yayımlanmıştır. Bu kitaplarda,i Said-i Kürdi’nin, 1908, 1909, 1910 yıllarında, kaleme aldığı, Kürdlere, Kürd toplumuna ilişkin düşünceleri, duyguları yer almaktadır.

Bediüzzaman Said-i Kürdi, 1907 yılında, Sultan Abdülhamid’e, Medresetü’z Zehra isimli bir eğitim projesi sunmak için İstanbul’a gidiyor. Said-i Kürdi bu okulun dili için, “Arabi vacib, Kürdi caiz, Türki lazım kılmak gerekir” diyor. (Münazarat, İçtimai Reçeteler II, s. 80, İçtimai Dersler s. 141)

“ Arabi vacib”, “Kürdi Caiz”, “ Türki lazım kılmak” nasıl“Arabi farz” “Türki vacib, “Kürdi caiz” e dönüştürüldü?

“Fethullah Gülen Perspektifinden, Bediüzzaman Said-Nursi ve Risale-i Nur” çevresi ise, “Güneydoğu Problemleri ve Bediüzzaman’ın Medresetetü’z Zehra Projesi” nde, “Arapça farz, Türkçe vacib, Kürtçe caizdir” deniyor.

Fethullah Gülen ve çevresi, Bediüzzaman Said-i Kürdi’nin düşüncelerini, Eberlerini, sansür eden, tahrif eden bir gruptur. Bu tutuma ilişkin olarak yukarıdaki olguyu irdelemeye çalışacağım.

Farz İslamda yapılması zorunlu olan anlamındadır. Vacib de zorunluluk ifade etmektedir. Ama bu zorunluluğun farz da olduğu gibi güçlü bir anlamı yoktur. İkinci derecede bir zorunluluk.

Said-i Kürdi Medresetü’z Zehra’da, “Kürdçe caizdir” diyerek bu okulda geçerli dili, eğitim dilinin Kürdçe olduğunu vurgulamaktadır. Arapça elbette öğrenilmelidir, Tükrçe de devletin resmi dili olduğu için öğrenilmesi lazımdır.” diyor. Zaten Kürd Medreselerinde de eğitim fiili olarak böyle yapılmıyor mu? Zaten Said_i Kürdi 1908 lerdeki çeşitli yazılarında bu durumu açıkça ifade etmektedir

Fethullah Gülen ve çevresi ise, caiz kelimesine, “Kürdçe olsa da olur, olmasa da olur, isteyen evinde konuşsun…” şeklinde bir anlam yüklemektedir. Dikkat edilirse, “Fethullah Gülen Perspektifinden Bediüzzaman Said-i Narsi ve Risale-i Nur” çevresi bu sıralamayı ters yüz etmektedir.

Bediüzzaman Said-i Kürdi, “Arapça vacib, Kürdçe caiz, Türkçe lazımdır” derken, Gülen cemaatı bunu, “Arapça farz, Türkçe vacib, Kürdçe caiz” dir şeklinde tahrif etmektedir. Said Kürdi, “Türkçe lazımdır” derken, buna, “Türkçe devletin resmi dilidir. Öğrenilmesi lazımdır” şeklinde bir anlam yüklemektedir. Gülen cemaati ise, hem sıralamayı değiştirmekte, hem de Türkçe’yi zorunluluk belirten vacib kelimesi ile anlatmaktadır. Caiz sözcüğünü ise, olsa da olur, isteyenler evlerinde konuşşunlar…” biçiminde dile getirmektedir.

Türk din adamlarının, bu arada Gülen Cemaatı’nın da Türk milliyetçisi olması doğaldır. Ama Türk milliyetçisi tutumlarının Kürdlerin aleyhine kullanılması, bunun için de Said-Kürdi’nin eserlerinin, düşüncelerinin sansür edilmesi, tahrif edilmesi sağlıklı bir tutum değildir.

Selami Can, Fetullahçıların bu tutumunu eleştirmektedir. “Vacib dille Olimpiyad, Farz dille Kürd’e Kıyak, Caiz Dille Lak lak” yazısında, bu sansürcü, tahrifçi tutumu ayrıntılı bir şekilde eleştirmektedir. (www. nasname. com 23 Haziran 2011)

Bu yazı üzerine sitede pek çok yorum geliştirilmiştir. Ali isimli izleyici, Fethullah Gülen’i, “Farz dili neden kendi okullarında uygulamıyorsun?” diye eleştirmektedir.

Diyanet İşleri Başkanlığı ve Kürd sorunu

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın da böyle bir tutumu vardır. Örneğin, Türkiye Diyanet Vakfı tarafından yayımlanan İslam Ansiklopedisi’nde, Kürdler maddesi yer almamaktadır. Ansiklopedinin şimdiye kadar (Temmuz 2011) 39 cildi yayımlanmıştır. Kürdler maddesi 27. cilde yer alması gerekiyordu.

Bu tutum, resmi ideolojinin inkarcı tutumunun aynen benimsendiği anlamına gelmektedir. Diyanet İşleri Başkanlığı Kürd bölgelerine irşad heyetleri göndererek sahte “kardeşlikler” ileri sürerek Kürdlere, milli haklarını unutmalarını, Türkleşmelerini salık vermektedir. Kürd bölgelerine gönderilen imamlarda da bu nitelikler aranmaktadır.Bütün bunulardan dolayı, Barış ve Demokrasi Partisi’nin, devletin imamlarının değil, kendi imamlarımızın arkasında namaza duralım, çağrısı yerindedir.Sızıntı Dergisi’nde Bediüzzaman

Bu arada, Haziran 2011 tarihli ve 389 sayılı Sızıntı Dergisi’nin kapağı üzerinde de durmak gerekir. Dergi, kapakta Said-i Kürdi’ bir resmini kullanıyor.

 

Said-i Kürdi’nin, 1908, 1909, 1910… yıllarında, Said-i Kürdi imzasıyla yayımladığı yazılar, Türk Nurcuların sitelerinde yer almamaktadır. Risale-i Nur’ları yayımlayan Türk Nurcular yayınlarında bu yazıları sansür etmektedir. Bu yazıların bazılarını şu şekilde belirtmek mümkündür.

Hamidiye Alaylarına Dair Beyan-ı Hakikat, Şura-yı Ümmet, 19 Kasım 1908, İçtimai Dersler, s. 505-506

Kürdler Yine Muhtaçtır, Şark ve Kürdistan, Sayı , 2 Aralık 1908 İçtimai Dersler, s. 507-508

Ey Kürd Topluluğu, Kürd Teavün ve Terakki Gazetesi, Sayı 2, 12 Aralık 1908, İçtimai Dersler, s. 509-510

Kürdler Neye Muhtaç?, Kürd Teavün ve Terakki Gazetesi, Sayı 2, 12 Aralık 1908, İçtimai Dersler, s. 511-512

Bediüzzaman Said-i Mebusan’a Hitabı, Kürd Teavün ve Terakki Gazetesi, Sayı 3, 19 Aralık 1908, İçtimai Dersler, s. 513- 517

Bediüzzaman Molla Said-Kürdi’nin, Mebusan’a Hitabı, Kürd Teavün ve Terakki Gazetesi, Sayı 4, 26 Aralık 1908, İçtimai Dersler, 518-523

Nutk-u Sabıkın Neticesi, Kürd teavün ve Terakki Gazetesi, 9 Ocak 1909, İçtimai Dersler, s. 524-527

İfade-i Meram, Kürd Teavün ve Terakki Gazetesi, Sayı 6, 9 Ocak 1909, İçtimai Dersler, s.528-5

Hakikat, Volkan Gazetesi, 10 Mart 1909, İçtimai Dersler, s. 531-532

Bediüzzaman Kürdi’nin, Fihriste-i Makasıdı ve Efkarının Programıdır, Volkan Gazetesi, Sayı 83-84, 24 Mart 1909, ;İçtimai Dersler, s. 537-544, İçtimai Reçeteler II, 269-276

Reddü’l Evham, Volkan Gazetesi, Sayı 90-91, 31 Mart 1909, İçtimai Dersler, s. 547-553

Ziya-yı Hakikat, Volkan Gazetesi, Sayıı 97, 7 Nisan 1909, İçtimai Dersler, s. 554-559 İçtimai Reçeteler II, 276-281

Leman-ı Hakikat ve İzale-i Şübehat, Volkan Gazetesi, 29 Mart 1909, İçtimai Dersler, s. 560-570, İçtimai Reçeteler, II, s. 281-290

Asker Kardeşlerime, Serbesti Gazetesi, 18 Nisan 1909, İçtimai Dersler, s. 572, İçtimai Reçeteler, s. 292

Kürdler ve Osmanlılık, İkdam Gazetesi, Sayı 8273 7 Mart 1920, İçtimai Dersler, s. 577 İçtimai Reçeteler II, s. 301-302

Kürdler ve İslamiyet, Sebilürreşad Dergisi, 17 Mart 1920, İçtimai Dersler, s. 578-580, İçtimai Reçeteler II s.303-305

Kürdler ve Osmanlıık ve Kürdler ve İslamiyet yazıları 1920 de yazılmış yazılardır. Bu yılda da Said-i Kürdi imzasının kullanılması dikkate değer.

Zehra Vakfı Başkanı İzzettin Yıldırım

Zehra Vakfı, Bediüzzaaman Said_i Kürdi’yi, eserlerini, düşüncelerini, olduğu gibi, yani sansürden arındırarak, kamuoyuna, bu arada Kürd kamuoyuna ulaştırmaya çalışmaktadır. Zehra Vakfı’nın ve vakıf başkanı İzzettin Yıldırım’ın bu girişimleri, Kürd karşıtı çevreleri rahatsız etmiştir. Zehra Vakfı’na Vakıf Başkanı İzzettin Yıldırım’a karşı tasarlanan operasyonlar bu ortamda yaşama bulmuştur.

Zehra Vakfı Başkanı İzzettin Yıldırım, 29 Kasım 1999 da, Hizbullahçılar tarafından, İstanbul’da, Fatih’deki bürosundan alınarak kaçırıldı. 17 Ocak 2000 de, Hizbullah lideri Hüseyin Velioğlu, Hizbullah’a karşı yürütülen operasyon sırasında, Beykoz’da, emniyet birimleri tarafından öldürüldü. Bu olaydan iki gün sonra, İzzettin Yıldırım’ın domuz bağıyla öldürülmüş bedeni, sorguya ilişkin görüntüleri içeren kaset, Elazığ’da bir hücre evinde bulundu.

Hizbullah’ın, PKK’nin Kürd toplumundaki etkinliğini kırmak için, devlet tarafından kurulup eğitildiği biliniyor. Hizbullah’ın dağdaki PKK’ye karşı değil, şehirlerdeki Kürd yurtseverlerine karşı mücadele ettiği, Kürd yurtseverlerini, gündüz vakti, enselerinden tek kurşunla katlettiği de biliniyor. Zehra Vakfı Başkanı İzzettin Yıldırım’ın, kaçırılmasını, sorgulanmasını, katledilmesini bu çerçevede değerlendirmek gerekir. Bu olayın Gülen Cemaatı tarafından nasıl değerlendirildiğini irdelemek ufuk açıcı olabilir.

Bediüzzaman’a Eleştiri

Bediüzzaman’ın özgürlükçü bir kişi olduğu, temel niteliğinin bu olduğu vurgulanmaktadır. “Hür Adam” isimli bir filmi de yapılmıştır. Bu anlayışa iki temel eleştiri getirmek mümkündür. 1915 Ermeni soykırımına karşı Said-i Kürdi’nin küçücük bir tepkisi olmamıştır. Halbuki, soykırımın, tehcirin en hararetli günlerinde, Said-i Kürdi, Erzurum, Pasinler Cephesi’nde, tabur imamıdır. O yıllarda alay müftülüğü, tabur imamlığı resmi kurumlardır. Alay müftülüğünün binbaşılık, tabur imamlığının yüzbaşılık gibi bir karşılığı da vardı. Said-i Kürdi, 19 Şubat 1916 da Ruslara esir düşmüş, Sibirya’da bir esir kampına konulmuştur. 1917 de Bolşevik devrimi sırasında meydana gelen karmaşadan yararlanarak esir kampından kaçıp esaretten kurtulmuştur. Ermeni soykırımına karşı hiçbir tepki göstermemesi onun, özgürlükçü tutumuyla, “hür adam” niteliğiyle bağdaşmamaktadır.

Ubeydullah Nehri, 1880’lerde, Osmanlı’ya ve İran’a karşı, ayaklanma tasarlarken, Hakkari çevresindeki Hristiyanlarla Ermenilerle ve Nasturilerle-Süryanilerle, iyi ilişkiler geliştirmeye çalışmıştı. Bedirhan Bey’in, 1843 ve 1846 da, Nasturileri ezme politikası yanında, Ubeydullah Nehri’nin dikkate değer bir tutum içinde olduğu gözlenmektedir.

1915 de Ermenilere ve Süryanilere soykırımın yoğun bir şekilde devam ettiği günlerde, Mardin’de, Fethullah isimli bir din adamı, çevresindeki Kürdlere, Hristiyanlara, Ermenilere ve Asuri-Süryanilere dokunmamalarını, İttihatçı direktiflere uymamalarını ısrarla salık vermiştir. Ubeydullah Nehri’nin ve din adamı Fettullah’ın bu tutumları karşısında, Bediüzzaman’ın tutumunun sorgulanması gerekir.

İkinci eleştiri, Cumhuriyet’le birlikte başlayan Kürd direnişlerine karşı, Said-i Kürdi’nin bir tepki vermemesidir. Kürdler bu kadar eza-cefa içindeyken, buna bir tepki verilmemesi “hür adam” niteliğiyle çelişmektedir. Bu, artık, Said-i Kürdi’nin, Said- Nursi olmaya başladığı dönemdir. Bu, ayır bir konudur. Bu yazıda ele alınacak bir konu değildir. Bu yazıda, Said-i Kürdi’nin, 1908, 1910’larda, Kürdlere ilişkin yazılarının, Türk Nurcular tarafından nasıl sansür ve tahrif edildiği konusu irdelenmektedir.

 İsmail Beşikçi  

21 Mayıs 2012 Pazartesi

Soru ve Cevaplarla Kürtler

1-Edebiyatta Kürtlerin sorununa değinen ilk kürt şairi kimdir??
ahmedê xani
2-kürt edebiyatında "halk konularını" işleyen ilk kürt yazar kimdir....hangi eser..??
Melayê Batê.......eser: zembilfiroş.....
3-kiril esaslı kürt alfabesine ne zaman geçildi??
Heciye Cindi başkanlığında rusların zorlamasıyla 1946 yılında
4- Edebiyatımızın kilometre taşlarından Feqiyê Teyranın kullandığı takma ad nedir??
Mim Hay
5-yezidilerin 2 kutsal kitabının adı nedir)???
meshaf reş
kitab el celve
6-kürt marşı "ey raqip" in yazarı kimdir??
yunus dıldar
7-Ahmedê Xani'nin 3 önemli takipçisini yazınız...??
(ondan sonra gelen ve etkisind e kalan 3 büyük kurt edebiyaçısı))
ismailê bazidi
Murat xan
şeref xan
8-"ne okulu,biz cahili ile baş edemiyoruz,,,okumuşu başa bela olur" diyen ünlü türk kim??
((kürtlerde eğitimi kast ederek)))

fevzı cakmak

9-TC tarihinde kürtlere karşı işlenen bir suçun ilk mahkumiyetini çeken kişi kimdir...??
general mustafa muğlalı
10-"Kürt diyenlerin Yüzüne tukurun................" bu lafı diyen tc cumhurbaşkanı kimdir??
Cemal Gürsel
11-ilk kürt matbaacısı kimdir??
Hüseyin Hüsnü..... 12-"Kürtlerin kaderini satan kişi" olarak anılan kürt bilgini kim???
İdrisi Bitlisi
13- Hamidiye Alaylarını bilirsiniz....Kaç hamidiye birliği kuruldu...?? ve her birlik kaç askerden kurulmuştu....

kaç kürt aşireti katılmıştır bu pislik harekatine


36 hamidiye alayı kuruldu....her alay 1200 askerden oluştu....


ve 53 aşireten sadece 13 kürt aşireti kabul ediyorr....


14- 3 Rus kürdologu yazınız?...rus kurdologlar bildiğiniz gibi kürt tarihini en ii yazanlardır...V. Miorsky,

B. Nikitin,
Jaba ..
15-kral Ksenefon hangi eserinde "kürtlerin varlığından" bahs eder...
anabasis
16-ilk gazete kurdistan kapandıktan sonra yerine hangi gazete kuruldu....?? adı nedir....kurucusu kimdir???
"Hetav-i Kurd" ......kurucusu: seyid abdulkadir
17.Kürtlerin 4 parçaya ayrılmasına sebep olan 2 avrupa ülkesi hangileridir??
ingiltere fransa
18.ilk kürt öğrenci topluluğu olan "hevi" nin çıkardığı yayının adı nedir??
Rojî Kurd Dergisi
19.yakın dönem kürt edebiyatının 3 önemli kürt şairi???

mela hizra,

abdurhman beg,, 

 mustafa beg
20.kürt edebiyatında hiciv tarzının kurucusu kimdir??
Şeyh rıza telebani
21.vartolu ünlü ihanetçi kürt kim???
binbaşı kasım
22.Sorani dilini resmi dil olarak kabul eden hanedanlık hangisidir?
Babanlar
23.çağdaş kürt edebiyatında işlenen temel 2 konu nedir??
watan sevgisi ve vatan bilincidir
23. Çağdaş Kürt Edebiyatında temel olarak hangi 2 akıma tepki vermişler...ve eserleri o doğrultuda geliştirmişler...

bu 2 akım siyasi akımlardır....(1800lı yıllardan
bu 2 akımın adı nedir??
Pantürkizm ve panislavizm
24.kürtlerin gelenek ve görenekleri adlı eser kime aittir??
Mahmudê Beyazidî
25.Kürt tiyatrosunun İlk kuruluş denemesi olarak akbul edilen eser hangisidir???

kaç yılında yazılmıştı....??


adı nedir??


konusu nedir??


yazarı kimdir??

"sellheddin" piyesidir....

Qazi Muhammed yazmiştir...


kürtlerin haçlılara karşı savaşını analtır...


1942 yılında yazıldı.....

26.Yezidilerin Kutsal kitaplarını adadığı ve onalr için çok önemli kişinin adı nedir??
şeyh adiy
27"Tarihin Üvey evlatları Kürtlerdir" sözunu söyleyen unlu tarihçi kimdir
1865 doğumlu ünlü Rus dil bilimcisi Nicholas Marr(Nikolay Yakovlevich Marr) ' a aitir.
28.KÜRTLERE 1800 lı yıllardan ((çok geriyede gidebilir..yavuz dönemine kadar)) beri uygulanan genel politakanın adı nedir??
TeDİP ve TENKİL
29.Kürtlerin pek çok isyanı oldu tarihte....
Kürtlerin son isyanın başlangıç tarihi(gün ay yıl) nedir??
27 kasım 1978
30. Şiirlerini halkının çıkarları için hizmete koyan ilk şairimiz kimdir??
Heci Qadirê Koyi ( 1816-1894).
31. "Şexê Şen'in uzerine bir hikaye" adlı eser kimindir??

feqiye teyran tabi

32. 10-11 yy arasında yaşamiş ,eserleri arasında "yakut gerdanlık"- "yaşam gerçektende rüyaymiş" bulunan ve ilk şair olarak kabul eidlen Ali Hariri'den önce şiir yazdığı söylenen kürt edebiyaçısı kimdir??
"Ali Teremoxi"
33.-Kürt Edebiyatının gazel ekolu kimdir??*
Melayê Ciziri
34.Kürt nasreddin Hocası olarak bilinen ünlü edebiyaçımız kimdir...??

pİRÊ ŞAR...(pirê şariar..))

35.osmanlı -kürt ilişkileri kaçıncı yuzyilda başlamiştir???
15.yy
36."Kürtlerin Afrika vahşilerinden-yamyamlardan farkı yoktur.....bu adamalr çiğ et yer ve bulgura katar.."

sözünü kim, ne zaman, ne amaçla dedi???

Kemalist rejimin kürtlere bakış açısı, biz Türkçülerin bugünkü bakış açısıyla aynı doğrultudaydı.1930 Ağrı isyanını çıkaran kürtler, dönemin yarı-resmi gazetesi Cumhuriyet tarafından yazılmıştır

("Temizlik Başladı: Zeylan Deresindekiler Tamamen İmha Edildi", Cumhuriyet, 13 Temmuz 1930)

37. kürt milliyetçiliğinin temeli olarak sayılabilecek oluşumun adı nedir???
Xoybun............
38.Abdulhamitin kürt ve arap çocuklarını devşirip savunma erleri oluşturmak için kurduğu okullarınn adı nedir??
aşiret mektepleri39.Sevr antlaşmasında kürtleri ilgilendiren en önemli madde hangisidir?? (kaçıncı madde))

62-64 madde ....

40.- ihaneti ile unludur......daha sonra pişman olup gelip tekrar savaşsada osmanlıya karşı kürt beyleri destek vermediğinde başarısız olmuştur..

bu şahıs kimdir???

Yezdan ŞER....... (( Mir bedirxanın öz yeğenidir...ona ihanet etmiştir....))

41.Kürtlerde akraba evliliğinin temeli sayılabilecek sosyolojik olgu nedir??

kürtlerin akraba evliliğindeki temel mantık aşiretçi bi yapıya yaslandığından "soyunu devam ettirebilme" olgusudur..
42.Kürtler latin alfabesine hangi yıllar arasında geçti....kim sayesinde??
1932 celadet bedirxan
43.Kürt kadınlarının yüzlerinin pek sevimli olmadığını....ata binen insanlar olduğunu....ve "gerçek birer amazon" olduklarını dile getiren araştırmacı-yazr kimdir??
Fransız gezgin M. B. Poujoulat
44.1977(mayıs) katliamını gerçekleştiren ve 29.isyan hareketinin silahlı yapıya geçmesine sebep olan "örgütün" adı nedir??
sterka sor
45.Kürtlerin kurtuluşunda "burjuvanın çare olabileceğini" düşünüp eser veren edebiyatçımız kimdir??
Heci Qadirê Koyi

___________________


1. İlk KÜRT kütüphanesi :

Kitêbxanêya Kurdî – İsveç-10 Ekim 1997
2. İlk KÜRT gazetesi :
Kürdistan- Mikdat Mithat Bedirxan, 22 Nisan 1898 – Mısır
3. KÜRT edebiyatının ilk yazılı örneğini:
Bilinen ilk kürtçe şiir M.Ö 330 yılında Baraboz Tarafından yazılmıştır....
4. KÜRTlerin ilk Internet Radyosu:
Buli Can tarafından Radio X – Dengê Azadî - Ekim 2000
5. KÜRTçe ilk yerel televizyonu :
Gün TV – Diyarbakır- 23 Mart 2006
6. KÜRTlerin ilk tiyatro teksti:
olarak kabul edilen ''Memê Alan'' 1918’de Ebdurrehim REHMİ'nin yazdığı
7. ilk KÜRTçe piyes :
''Birîna Reş''(Kara Yara) -1959’da Musa Anter- Harbiye Askeri Cezaevi’ndeki hücresinde yazdı.
8. Türk Tiyatro ve Sinemasında KÜRT karakterlerin işlendiği ilk oyun :
1977'de 'Deprem ve Zulüm'
9. KÜRTçe ilk rock solo albüm:
Rojhan Beken'ın "Lawo" albümü
10. Oskara aday gösterilmiş ilk KÜRT filmi:
Şîwenî Befir
11. İlk KÜRT video sitesi :
‘kurdtube.com’
12. ilk KÜRT romanı :
Erebê Şemo "ŞİVANÊ KURD"
13. Türkiye'de İlk KÜRTçe klibi çeken :
Ferhat tunç
14. ilk KÜRT partisi:
İran Kürdistanı Demokrat Partisi-HDKİ’
15. Türkiye de İlk KÜRT Cumhurbaşkanı:
İsmet İnönü'dür
16. ilk KÜRT filmi :
1926 yilinda Kürt kadinlarinin durumunu ekranlara getiren Zerê adli film çekildi.
17. Türkiye de ilk KÜRTçe Yayın başvurusu :
23 MART 2004: Diyarbakır Gün-TV Kürtçe’nin/Kurmançi lehçesinde Hafta içi Salı ve Perşembe günleri akşam saat 21:00’de 45’er dakikalık Dergûşa Çandê (Kültür Beşiği) adlı bir Kültür-Sanat programı yapmak amacıyla RTÜK’e başvurdu
18. Tv’lerde ilk Türkçe alt yazılı KÜRTçe Film:
07 MAYIS 2004: Diyarbakır Gün-TV Türkiye ekranlarında ilk kez, tamamı Kürtçe, Türkçe alt yazılı Diyarbakır yapımı belgesel nitelikli “ÇEK ÇEK” filmini yayımladı.
19. TV’lerde ilk KÜRTçe Reklam:
01 HAZİRAN 2004: Tümüyle Gün Tv, tarafından hazırlanan ilk Kürtçe reklam İstanbul Kürt Enstitüsü tarafından hazırlanan “Ferhenga Kurdi-Tırki” adlı Kürtçe-Türkçe Sözlüğü tanıttı.
20. İlk KÜRT Ulusal Gençlik Örgütü :
1969 de DDKO
21. ilk KÜRTçe ajans haberciliği :
DİHA (Dicle Haber Ajansı) - 4 Nisan 2002
22. ilk KÜRTçe işletim sistemi :
“Ubuntu”
23. İlk KÜRTçe çizgi roman :
“Mirina Jaro” (Jaro’nun Ölümü) Levent Özkan
24. ilk KÜRT kadın dengbêji :
Eski Sovyetler Birliği’nde yaşayan Kürtler içerisinde, ilk Kürt kadın sanatçı Susika Simo’dur.
25. Türkiye de KÜRTçe kurs için ilk başvuru:
6 Ağustos 2002
English Fast Yabancı Dil Okulları Kurucusu Nazif Ülgen, Kürtçe dil kursu açmak için İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü'ne başvurdu.
26. ilk KÜRT yayıncılığı:
Ermenistan’da 1921 yılında başlatıldığını ve Roja Teze isimli bir gazetenin yayınlanmasıyla.
27. Türkiye'nin ilk KÜRT popüler kültür dergisi :
Esmer
28. ilk KÜRT kurumu :
Kürt Kültür ve Araştırma Vakfı (KÜRT-KAV), Türkiye Cumhuriyeti mahkemeleri tarafından Cumhuriyet tarihi boyunca Kürt adıyla tescil edilen kurumdur.
29. Anadolu’da ilk KÜRT köyü:
Rohat Alakom`un son çalışmasında, bazı belgelere dayanarak Orta Anadolu’da köyün Yabanabad yöresinde bulunduğunu ortaya koydu.
30. ilk KÜRT Film Günleri :
Almanya'nın Köln kentinde düzenlendi. Kürdistan Öğrenciler Birliği (YXK) ile Baran Kültür Evi'nin ortaklaşa düzenlenen 1. Köln Kürt Film Günleri, 30 Eylül 2006 da yapıldı.
31. Altın Kelebek ödülüyle Ödüllendirilen ilk KÜRT sanatçı :
2005 yılında Etnik müzik kategorisinde en iyi sanatçı olarak Rojin seçildi.
32. İlk KÜRT müzik grubu :
Koma Wetan 1970
33. Ilk feminist KÜRT filmi :
Stêrk di nav rojê de bêreng in (‘Yildizlar Gündüz Renksizdir') --Mahabadli kadin yönetmen Sirin Cihani.....
34. İlk KÜRT televizyonu :
MED TV 1995'te kuruldu.
35. İlk KÜRTçe müzik kanalı :
Mesopotamia Music Channel (MMC) - 2 Ocak 2007
36. Türkiye de KÜRT karakterlere yer veren ilk film :
Yılmaz Güney’in 1968 yılında başrolünü oynadığı ve yönettiği Seyithan / Toprağın Gelini
37. İlk KÜRT Cumhuriyeti :
22 Ocak 1946'da Mahabad kentinin Çuwarçıra Meydanı'nda


Kürtlerin ilk devleti:

Med
Kürtlerin İlk devletini Kuran;
Kyakser , i.ö 21.03.612
Kürtlerin ilk ihanetçisi ve devletin yıkılışı :
Harpagos i.ö 549
kürtlerin ilk isyanı :
1806, Baban aşireti isyanı, Abdurahman paşa öncülüğünde
kürtlerin ilk dengbêjî;
Evdalê Zeynikê
kürtlerin ilk savaş hükümeti;
Botan-behdînan Hükümetî 1992
kürtlerin ilk radyosu;
Erîvan
kürtlerin ilk istihbaratı:
HPP(Hêza Parastina partiyê)
kürtlerin ilk enstîtüsü:
parîs Kürt Enstîtüsü
kürtlerin ilk kültür merkezi,
MKM veya NÇM
kürtlerin ilk enternasyonal şehitleri:
1979 Beka -lonan da 12 kürt devrimcilerinin flistinlerle birlikte israilin işgaline karşı savaşarak şehit olmuşlardır.
kürtlerin ilk devrimci, demokrat ve türk kökenli şehidi:
Hakî KARER (ordulu Bir arkadaş, Partînin ilk yönetim kulurunda yer almış 1978 de şehid düştü, stÊrka sor elî ile...)
ilk kurdoloji çalışması :
italyan Maûrîzîo Garzonî (( "Rêziman û ferhenga zimanê Kurdî" ))
Kürt Kadınlarının İlk Derneği :
Teal-i Nisvan-ı Mayıs 1919′da İstanbul’da Süleymaniyeli Doktor Encum Yamulkî Xanim başkanlığında kurulan Teal-i Nisvan-ı Kurdî adlı cemiyet, 20 Haziran 1919′da okutulan mevlit ile faaliyetlerine başladı.
Osmanlı’da İlk Yasal Kürt Cemiyeti :
Kürdistan’da kurulan ilk cemiyet ise 1908 yılı Mayıs ayında Diyarbekir’de kurulan Osmanlı Kürt İttihat ve Terakki Cemiyeti’ydi.
İlk Kürtçe Günlük Gazete :
Azadiya Welat
Dünyanın ilk Sibernitik (Çok Kabaca robot bilimi) Bilgini :
Bediu'z-Zaman Ebû'l-İz İsmail bin er-Razaz El-Cezeri
Kürdistan tabirini idari bir terim olarak ilk kullanan:
Selçuk Sultan Sancar'dır. (1117-1157) Sancar İran'daki Hamedan şehrinin batısındaki Bahar kalesini merkez alan eyalete Kürdistan adını vermiştir.
Tarîhî kayıtlarda idam ettirilen Büyük Kürt Sürgünü :
Kral II. Sargon
Tarîhî kayıtlarda idam ettirilen ilk Kürt kralı :
Kürdistan Kralı Zarbienus
Kürt sözcüğünün ilk hali olarak kabul edilen Kurtie / Qurti :
Asurlular ile Mittanîlerin arasında geçen ve Mitanilerin kaybettiği bir savaş sonrası, Asur Kralı I. Tiglath-Pileser adına hazırlanan zafer silindirinde (M.Ö. 1125) geçer

Mehmed Husedin’in yeni yazısı: Roboski’de ABD’nin rolü ̵.

Gündemde öne çıkan iki gelişme var. Biri Amerikan predatörlerinin Roboski katliamında “rol aldıklarına” dair ABD tarafından öne çıkartılan haber. Mesajın hem Türklere hem Kürdlere gittiği belli. Neden bu bilginin açıklandığını, bizim için ne anlam ifade ediyor olabileceğini anlamaya çalışacağız.Diğer önemli gelişme G20 kurulduktan sonra kaldırılacağı bile iddia edilmiş olan G8’in NATO zirvesi öncesi toplanmış olması. Çıkan üç önemli karar var zirveden. Yunanistan’ın Euro bölgesinde tutulması, Suriye’deki ateşkesi sağlayan Annan planına destek ve İran’ın nükleer programına dair süren müzakerelere verilen kredi. Bunları da ele alacağız.Predatörler meselesini öncelikle hatırlayalım. Konuya bahis olan predatörler iki tanedir. İncirlik’te, Türklerin herhangi bir söz haklarının olmadığı Amerikan üssündeler. Bilgi notu: predatörler sofistike insansız hava araçlarıdır (İHA). Kabaca; uzayda bir uydu, ABD Nevada’da (yerde)bir pilot ve havadaki iki araçtan oluşmakta. Havadan yüksek saldırı yeteneğine sahip nadir İHA’lardandır. ABD’nin en gelişmiş vurucu araçlarından biri olduğu söylenir. Dolayısıyla dünyanın..Türklerin başbakanı Tayyip Erdoğan, geçen yıl New York’ta ABD başkanı Obama ile yaptığı görüşmeden çıktığında bu predatörlerin ABD başkanı Obama tarafından Türkiye’ye verildiğini söylemişti. Ben de bir yazımla dalga geçmiştim Tayyip Erdoğan’ın aptal Türklere yönelik bu sözleriyle. Sonra, aynı Türklerin dışişleri bakanı Davutoğlu ifadeyi düzeltmiş, predatörlerin Türkiye’ye verilmediğini ama PKK ile mücadele amacıyla kullanılmak için İncirlik’te konuşlandırılacağını; Türkiye’nin bilgisi dahilinde olmayan hiçbir gözlemin sözkonusu olmayacağını, Türkiye istemeden hiçbir gözlemin başkalarıyla paylaşılamayacağını, vs söylemişti. Davutoğlu’nun bu söylemi de Türklerin Genelkurmay’ından bir general tarafından yalanlanmış; tüm gözlemin ABD’liler tarafından Türklerin dahli olmadan elde edileceği, Türklerin kendilerinin bu süreçte yer almaları için herhangi bir ilişki olmadığını açıklamıştı. Tabii ki generalin dediği doğruydu. Ne İncirlik’e izinsiz girebilen, hele Nevada  bir tarafa dursun ne de predatörün uydusuna erişim hakkı olan Türkiye elbette predatörün herhangi bir gözlemine, ABD paylaşmadığı takdirde sahip olamazdı. Türklere not: predatörlerin o yüksekte uçarken sadece PKK’yi değil, aynı zamanda tüm Türk ordusunu da gözlemleyeceğini yazayım şurada.Şimdi asıl bahse gelelim. Neden ABD Genelkurmayı Pentagon, Wall Street Journal (WSJ) gazetesine durup dururken Roboski katliamında ABD’nin bir rolü olduğuna dair bilgi sızdırma ihtiyacı duydu? Üstelik, Türk genelkurmayından gelen karşı açıklamayı da cevaplayacak kadar da ısrarla…İddia, predatörlerin bizim genç Kürdleri, katırlarıyla vs gözlemlediği, ABD’lilerin bilgiyi Türk tarafına geçtiği ama gözlenenlerin PKK’li olup olmadığına dair kesin bilgileri olmadığını da bu bilgi notunda iyice belirttikleri. Sonrasında Türkler daha fazla yardımı reddediyorlar, iddiaya göre de düşülen şerhi ihmal edip bizim genç Kürdleri yangın bombalarıyla yakarak öldürüyorlar. WSJ’da kastedilen, Türklerin o 34 gencecik Kürd gencinin (sadece predatör gözlemlerine dayanarak yapılan analizde) PKK’li olmadıkları ihtimali olmasına rağmen bile bile öldürüldükleri.ABD neden bu bilgiyi tartışma yaratacak biçimde WSJ’a verdi ve Türkler yalanlayınca sorumluluğun Türk tarafında olduğuna dair ısrar etti. Neden bu kendini aklama sevdası? Durup dururken değil herhalde..Acaba bu bilgiyi bilen iki taraftan biri olan Türkler aksi bir bilgiyi servis edip Amerikalıları Roboski’nin sorumlusu mu ilan edeceklerdi de ABD ön alıp kendini iddia öncesi aklamak istedi? Böyle birşey herhalde mümkün değil. Yani Türklerin Roboski Kürd Katliamı’na dair ABD’yi ve predatörleri suçlamaları. Herşeyden önce Türklerin buna cesaretleri yetmez.Aklımıza ister istemez Chicago’da toplanacak olan NATO zirvesi geliyor. ABD orada, WSJ’da yorumlandığı şekliyle, paylaşılan bilgilerin bağlaşık devletler (yani ittifak devletleri) tarafından ne şekilde kullanılacağı denetlenemeyeceğinden paylaşılmaması veya daha sıkı kontroller dahilinde paylaşılması kurallarını getirmek istiyor da bu örneği bahane mi edecek? Bu yaklaşım bana tek başına pek mantıklı gelmiyor zira ABD zaten onu o şekilde yapıyordur. Yani herhangi bir ülke çıkıp da ABD’den ABD’nin istemediği bir askeri bilgiyi (hile hurda hackleme hariç) zorla alamaz herhalde. Veya “bilgiyi alırım senden ama sonrasında sana hesap vermem” de diyemez. NATO zirvesi kararlarını okuruz ama sebebin bu olduğuna inanmıyorum.Öyleyse ne olabilir?Şöyle düşünün. Benim o zaman yaptığım yorumla, bu predatörlerin İncirlik’e PKK için değil, Suriye için getirildiğini düşünün. Ama işte Türk tarafının da ağzına bir parça bal çalmak babında, “Tayyip’in yukarıda andığım propagandayı yapabilmesi için, PKK için de gezdiririz Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgenizde” (yani bizim K. Kürdistan’da) demiş olsun, buna razı olmuş olsun ABD. Razı olmuştur ama, herhalde bir taraftan en iyi de Qandil komutanları bilir ki, ABD şimdiye değin (Türkleri desteklemeleri elbette aleni ama kendileri direk) bir Kürd veya PKK düşmanlığı yapmamışlardır (mesnetsiz ve uyduruk malvarlığına el koyma iddialarını kastetmiyorum). ABD’lilerin, örneğin, Türklerle ortak anti-Kürd veya anti-PKK askeri harekatları olmamıştır. Dolayısıyla destek muhakkak ki sınırlı ölçekli olur.Acaba diyorum, şu predatör bahsinde. Örneğin ABD ‘ilk’ defa bir “gerçek” görüntü yakalamış ve Türklere geçmiş olsun. Türkler de bu ‘ilk’ bilgiyi, Kürd karşıtı insanlık suçlarına ABD’yi de –böyle direk- katmak için değerlendirme fırsatı olarak görmüş olsunlar. Yani, gençlerin mal taşımak için sınırı geçtiğinden haliyle haberi olmayan ABD, bunların PKK’li olma ihtimaline karşılık Türklere bir bilgi notu geçiyor, Türkler de ABD’lilerin gençlerin Güney’e geçtiklerini ‘bilmediğini’ farkedince, “hadi şunları vurup öldürelim, ABD’ye de ‘senin predatörlerinin verdiği bilgiyle vurduk, sensin sorumlusu’” diyebilmek için bu katliamı yapmış olsun. Yapar Türkler bunu, emin olun.Benim tahminim olayın, yani katliamın bu şekilde yapıldığı yönünde. En azından işin bir boyutunun bu olduğu yönünde. Konunun servis edilmesi zamanlaması da Türklerin Genelkurmay başkanı Necdet Özel’in ABD’yi ziyareti sonrasına denk gelmiş ise, demek ki ABD’liler Türklerin bir Ali-Cengiz oyununa tepki veriyorlar.Tahmin ettiğim gibi veya değil, neticede ABD’de birileri Türklerin Kürd katline ABD’nin dahlini sevmiyor, istemiyor ve ahlaki de bulmuyor. Kürdlere düşen, yaptığımız haliyle, bu haber üzerine topyekün ABD protestosuna girişmek değil; ABD’yle; Türklerle girdikleri mevcut ilişkiyi ahlaki nedenlerle reddedenlerle ilişkilenmek için fırsat olarak değerlendirmek. Şimdilik henüz bu akılda değiliz. Yazık. Hep protesto, hep reaktivizim, hep bir ezilen edebiyatı. Hep bir köylülük…Predatör konusunu kapatıp G8 toplantısına değineyim. Üç karar alındı dedik. Birincisi Yunanistan’ın Euro bölgesinde kalmasının kararlaştırılmış olması. ABD bastırınca Avrupa’nın lideri Almanya bu konuda geri adım attı. Global patronun kim olduğunu anlattığı için not düşüyorum.Diğer bir başlık Suriye’de süren Annan ateşkes planı. Türkleri çok fazla okuyan (hatta işin doğrusu beyninin her hücresinin Türk haberleriyle şekillendiğini farketmeyen) çoğu Kürd Annan planının hemen boşlanıp Suriye’ye ani bir saldırı olacağını falan bekliyordu. Oysa bu Türklerin isteği, beklentisi: Suriye’de bir oldu bitti yaratmak, kendi istediğini elde etmek. Nedir istedikleri: Kürdler zırnık hak almasın, isterse de yeni veya daha beter bir Esad gelsin. Olmadı. Olmadı çünkü ABD’nin planı o değil. ABD’nin planı statükoyu olduğu gibi korumak olsa en başta herhalde Irak bu durumda olmazdı. Güney Kürdistan’ın bağımsızlığı konuşuluyor olmazdı.Üçüncü başlıksa İran’la süren nükleer programına dair müzakereler. Haftaya Bağdat’ta bu maksatla bir buluşma daha gerçekleşecek. G8 toplantısında bu müzakerelere önem veriliyor olması dikkat çekmeli. İsrail ve lobisi ile tam işbirliği içinde olan ABD yönetimi ABD, basın yayın sayesinde İran’ı epey iyi dengeliyor. Orda burda daha agresif davranabilecek İran, ‘İsrail saldırabilir, ABD savaşın içine çekilebilir’ endişesiyle habire savunmada kalıyor. Kısaca not düşecek olursam; ne bu yaz ne gelecek yaz ne de sonraki yaz İsrail’in İran’a herhangi bir saldırısını beklemediğimi yazabilirim. Öyle bir saldırının habercisi Güney Azerbaycan’daki, Doğu Kürdistan’daki, Batı Ballocistan’daki bağımsızlık yanlısı, Tahran’daki rejim karşıtı gelişmeler olurdu. Henüz hiçbir sinyal göremiyoruz.     Mehmed HusedinAmed News Agency

Ortadoğu'da din ve iktidar savaşları

Aydın Roni Dere.                                                            Tarih, olaylar ve olgular silsilesi oarak ilahi dinlerle başlamış ve kendi içinde batıl olanla arasında geçen mücadele ile devam etmiştir. İnandıkları din uğruna ölüme hazır olanlarla dinlerini iktidarları için adayanların mücadeleleri kanlı ve vahşice olmuştur. Saflar sık,sık yer değiştirmiş 'kafir-düşman' suçlamalarıyla oluk oluk kanlar akıtılmıştır Tanrı adına.İslam kendi içinde biribirlerinin kellelerini zevk ile kesme hikayeleriyle doludur. Kerbela ile başlamış, Kuyucu Muratlarla sürmüş ve hala devam ediyor. Katolikler ile Protestanlar arasında ki savaşlar da kardeş kardeşi boğazlayarak oluk oluk kanlar akmış. Protestanlar katoliklerin sürdürdüğü lüx iktidar saltanatını yıkamayınca, sadeliği ve sosyallleşmeyi esas alan protestan kiliselerini kurmuşlar. Vatikan'ı ziyaret ettiğimde, o lüks ve ihtişama karşı Protestancılığın neden ortaya çıktığını daha iyi anladım.Zamanla Batı'da bilim, teknoloji ve aydınlanma geliştikçe, insanlığın barış içinde birlikte yaşama ihtiyacına cevap olamayan din sorgulanmaya başlandı. Toplumların ortak çıkarlarını esas alan demokrasi bilinci gelişti. Din ve devlet işleri ayrıştırıldı. Gelinen aşamada, elbette dijital bir demokrasi değil, ancak büyük bedeller verilerek hukuk ve sosyal devletlerin ortaya çıkması sağlandı. Oysa Ortadoğu hala din ve mezhep savaşlarıyla kan deryası; Afganistan, Pakistan, Türkiye, İran, Irak, Flistin, Mısır, Suriye ve daha yirmiyi aşkın arap ülkesi din savaşlarına gebe. "Arap baharı" diye başlayan ayaklanmaların demokratik devrimlere yolaçacağı düşünülürken bir de baktık ki Hizbullahlar, Müslüman Kardeşler Allah, Allah nidalarıyla başı çekiyor. Geçen yıl Suriye'de Türkiye destekli İhvani Müslim'in liderlerinden Memun El Hısmi videolu korkunç bir açıklaması düştü ekranlara "Suriye'yi Alevilere mezar edeceğiz" türünden karanlık çağa ait tehditler... Bu ne kin, bu ne nefret, hemde Allah adına. Vahşet ve mezar kazmaktan başka birşey düşünmüyor musunuz be kara cehalet!Tarihte ilk kez ve tek sefer Müslüman ve Arapların birliğini sağlayan Selahattin Eyyubi'ydi; torunları olan Kürdlere müslüman ülkeler düşmanlıkta sınır tanımıyor. Peki Kürtler daha az mı müslüman? Hayır. Demekki din, çoğu zaman dünyevi emeller, özellikle iktidar için bir araçtı. Tarih boyunca Allah adına ne zalimlikler yaşandı. Sormak lazım man kafalara: Allah adına hükmetme ehliyetini kim nasıl alabilir? Hizbullah, Allahın partisi ya da Allah'ın askerleri varsayalım. Bu kocaman ismi ve bu kocaman soru işaretini nasıl açımlayabiliriz? Dine göre kainatı altı günde yaratmış Allah'nın evrende toz zerrecikleri bile sayılmayan insanların yardımına mı ihtiyacı var? Hatta özünde ibabetine bile ihtiyacı yoktur. İbabetlerin temelinde insan olmaktan kaynaklı sorumlulukları hatırlama,kendini disipline etme, insanı hak-hukuk tecavüzlerinden alıkoyma vb çok şeyi teorize edebiliriz.  Kısacası kuldan istenecek, barış ve huzur içinde insanca yaşamasını öğrenmesi değil mi?Doksanlı yıllarda Kürd ulusal hareketi gelişince, Türk devleti Kürd Hizbullah'ını piyasaya sürdü. Mezarevleri ve domuzbağlarıyla gündeme gelip derin devletin faili mechul cinayetlerinde teşeron olarak kullanılıp, binlerce masum müslümanın, aydının kanına girdi. Allah adına hareket etmek böyle midir ve Allahın sanamı ihtiyacı var be kara cahalet! Aynı zihniyet, geçenlerde utanmadan, sıkılmadan Hz.Muhammed'in doğum gününde resmi etkinliklerle biraraya gelebiliyorlar.Geçenlerde Hewler'de yaşanan şiddet olayları Ortadoğu'daki dinsel gelişmelerden bağımsız değerlendirilemez. Çırpe dergisi en son sayısında Helmet Goran imzalı bir makale yayınlandı. Peygambere hakaret yapıldığının iddia edilmesi dindar geçinenlerin dergi binasına hücüm etmelerine yolaçtı. Tepkiler karşısında Çırpe dergisi kapatıldı ve başyazarı da tutuklandı. Hala İslami reflekslerin çok rahat kullanıldığını görüyoruz. Aynı günlerde İran'ın Hewler konsolosluğu bir açıklama yaparak Güney Kürdistan'da İsrail ve Siyonizm'in etkili olduğunu söylemiş ve Güney Kürdistan yönetimini İsrail ile işbirliği yapmakla suçlamıştı. İsrail siyonist ise İran ne oluyor? Onlarca insanı bir günde sokaklarda asabilen, insan hak ve hukukuna dünyada en çok tecavüz eden, kadına recm uygulayan, ırkçı, mutacı bir devlet gerçeğine sahip bu ucube sistem, kimi neyle suçlama hakkına sahip? Biri siyonist, diğeri Persfaşizmi; bu anlamda insani değerlere saygı anlamında İran'ın İsrail'den üstün olduğunu kim nasıl iddia edebilir? Tabiiki ikisi içinde din aslında bir hikaye,amaç hegomanya.AKP oy potansiyellerini artırmak için dini söylemleri ve Filistin'i kullanırken, Gülen gibi kimi cemaatler varlıklarını güçlendirmek için dinde haram sayılan ırkçılk vb. ne varsa en ahlaksız biçimiyle kullanıyorlar. Hemde « Kâfir » dedikleri Amerika'nın kucağında oturarak. Anlaşılan dindar potansiyel dikkate alınarak, dini duygular sömürülerek din adına her türlü yapılanma, her türlü örgütlenme bireysel ve gurupsal çıkarlar için yapılıyor. Saddam gibi bir ırkçı,zalim insan kasabı,namaz kılarken çekilmiş fotoğraflarını hertarafa astırıyordu. Ortadoğu'da Allah adına sapkın bir İslam faşizmi hüküm sürerken değirmenine su taşıyoruz. Acılardan ve kandan besleniyoruz. İşimize geldiğinde demokratız, işimize geldiğinde iktidar yanlısıyız. Nefret ve öfke ekiyor şiddet biçiyoruz. Dindar geçinen ve dinin tüm argümanlarını hoyratça kullanan AKP, zindanları aydınlar, siyasetçiler, öğrenciler ve gazetecilerle doldurdu. Ne demokrasi, ne insan hakları ne de insana saygıyı biliyorlar. Roboskî'de 35 genç gündüz ortası devlet tarafından katledilirken, karşı gelenler tehdit ediliyor;normal demokratik bir ülkede hükümet yıkılır. Peki dindarlığınız,insanlığınız bu mu? AKP'ye milletvekilliği yapan ya da ona oy veren Kürdlerin insanlığı vicdanı yok mu? Sütü bozukluk buna denir. Bu denli mi insanlıktan çıktık? Yüreğinde coşku ve sevgi taşımayan yobazların, insanlıktan çıkmışların kuşatması altındayız. Elbet insanlık aydınlığa doğru ilerleyecek ve bu zihniyetten hesap soracaktır. Ne Naziler, ne de Saddam kadar başarılı olamazsınız beyler!          dere@bluewin.ch