10 Mayıs 2012 Perşembe

Umutsuzluğun adı barış Faysal Dağlı tarafından yazıldın

Umutsuzluğun adı barış Faysal Dağlı tarafından yazıldın. Perşembe, 10 Mayıs 2012 16:11 Yazarlar - Nivîskar - Metin Çiyayî Bin yıldır uyuyan ve hep uykusunda barış rüyaları gören tek bir halk var Kürtler. Kürt halkı bin yıldır dini adına, kardeşlik adına, insanlık adına hep uyudu ve hep uykusunda barışı gördü. Her kutsal Newroz'da rengârenk elbisesini giymiş bağımsız özgür Kürdistan topraklarında halaya durduğunu hayal ederek uyudu ve her zaman kâbuslarla uyandı.  Bin yılın yalnızlığını, savaşını, katliamını, yoksulluğunu ve köle olarak yaşamının utancını omzunda taşıdı. Yüzlerce kez isyan etti. Binlerce kez savaştı ve her savaş sonunda katliama uğradı. Son yüz yılda son bin yıldan farklı değil. Yeryüzünde savaşta, kahramanlıkta ve sadakatte Kürtlerin erdemine ulaşabilmiş başka bir halkın olduğuna inanmıyorum. Böyle bir halkın hep açlık, sefalet ve ilkel koşullarda yaşama mahkûm edilmesi dünyadaki en büyük adaletsizliktir. Adaletin olmadığı bir dünyada ise Kürtlerin bu saflıkla bağımsız olması, özgür olması düşünülemezdi. Zaten olmadı da. Birkaç küçük beyliği saymasak Kürtlerin en uzun devlet geleneği milattan önceki döneme yani Mezopotamya uygarlığına tekabül eder. Kürt halkı Mezopotamya uygarlığını altın tepside diğer halklara armağan edip kendi dağına çekildi.  Adeta derviş yaşamıyla, etliye sütlüye karışmayarak dağları doğası ve tanrısıyla baş başa kalarak sofi hayatı yaşadı.  Azla yetinmesini bilen aza kanat eden ve hiçbir dönemde halk olarak kimsenin hakkına hukukuna tecavüz etmeyen ilkel ama uygar bir yaşam seçti. Her dönem hak hukuk ve tanrının adaletine sığınan bu kadim halk ne zaman ki çapulcu, istilacı halklar kapısına dayandı o zaman ya Allah diyip silaha sarıldı. Birçok uzun yıllar geçici yenilgiler alsa da, şehir ve kasabaları, ovaları kaybetse de dağlarını savundu. Dağlı yaşamdan asla ve asla taviz vermedi. Ve herkese her şeye inat o dağlarda yaşamını bugüne kadar sürdürdü. Kürtlerin yazılmayan tarihi incelendiğinde kahramanlıklarla doludur. Bireysel kahramanlıktan ulusal kahramanlığa kadar her şeyi Kürt dengbejlerin kılamlarında bulmak mümkündür. Her kılanda ihanetin, çaresizliğin düşmanın şeytani dehasının izlerine rastlamak mümkündür. Kürtlerin en büyük çaresizliği ise tarihten günümüze kucak açtığı, yerleşmesine izin verdiği halkların ihanetçi tutumu olmuştur. Her savaşta din adına kardeşlik ve komşuluk adına Kürtleri kandırarak zaferler kazanmış bu halklar her zaferden sonra Kürtlere ihanet etmesidir. Kürtler Dağları için gösterdiği kahramanlığı komşu halkların savaşlarında da göstermiştir. Savaşta gösterdiği, sadakat ve kahramanlık hep klana ihanet olarak dönmüştür. Tarihteki son ihanet ise kurtuluş savaşıdır. Türkiye cumhuriyetini birlikte savaşarak kurtaran ve adına ortak vatan denilen Türkiye Cumhuriyetinde değil ortak köle olarak bile kabul edilmediler. Kölelerin bir adı statüsü varken dört parçaya bölünen Kürtlerin ne bir adı ne bir statüsü oldu. Garibim, onlar daha köylerinde koyunların hastalıklarıyla uğraşırken, İslam adına kaybedilen Osmanlı topraklarını kâfirlerden kurtarmayı düşlerken, Türkler Kürtleri de askere alarak bir milyonluk orduya ulaşmışlardı. Kürtler en ilkel tarım aletleriyle, susuzluk ve yoksullukla tarımla uğraşırken Türkler Kürdistan'ın bütün herşeyine sahip olmuşlardı. Devletleri vardı. Orduları vardı ve Osmanlıdan kalan paçavra devlet yapısından modern devlet yapısına geçmişlerdi. Onlar yavaş yavaş ekonomiye hâkim olurken, okurken uluslar arası arenada,  Birleşmiş Milletlerde yerini alırken Kürt halkı yavaş yavaş mum gibi erimekteydi. Zira faşist, sömürgeci devlet yavaş yavaş Kürdün beynine, zihnine, tarihine, gelmişine geçmişine hâkim oluyordu. Birkaç aydının baş kaldırışı, birkaç isyanın uluslararası arenada yalnız kalmış Kürtlere katliamdan başka ne getirisi olabilirdi. Zira eli opülesi Sarı Hocamızın dediği gibi uluslar arası sömürge bile olamayan Kürdistan'ın Kürt halkı kimin umurundaydı. İngiliz Kraliyet ailesi Kürtlerin Osmanlı, Arap, Acem ve Türk devletinin yanında yer almasını unutamamıştı ve Kürdistan'ın dört parçaya bölünmesine imza atmıştı. Dünya değişti ve Kürtler o tatlı düşlerinden uyandılar. Bin yıllık yalan dolan kardeşliğinin farkına vardılar. Ve tekrar dağları mesken tuttular. O gün bugündür süpürgecilerin gözlerine barut kaçtı. Gözleri kan çanağına döndü. Şimdi bin yıllık kardeşe ihanetin hesabını Kürt halkı soracak. Yapılan katliamları, soykırımların, zindan ve işkencenin hesabını soracak. Bakalım hangi sömürgeci devlet bunun hesabını ve insanlık vicdanında bedelini ödeyecek. İşte 21. yüz yıl Kürtlerin özgürleştiği yüz yıl olacak. Ya diğer halklarla birlikte ya da tek başına. Kararı bin yıldır Kürtlere ihanet eden halklar ve var olan çürümüş, posası çıkmış devletler verecek.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder